Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ve ülke genelinde okutulan cuma hutbesinde, sihir ve büyü konuları ele alındı.
İslam alemine Peygamber Efendimizin, “Allah’a şirk koşmak ve sihir yapmak gibi insanı helake götüren şeylerden kaçının.” buyruğu ile seslenildi.
“SİHİR VE BÜYÜ BÜYÜK GÜNAH”
Hutbede zaman zaman sihir ve büyü yapanlara ve yaptıranlara rastlanıldığı belirtilerek dünyevi menfaatler uğruna insanların duygularını ve kazançlarını sömüren cinci, falcı, medyum, muskacı ve üfürükçülere şahit olunduğu kaydedildi.
Birtakım televizyon kanalları ve dijital mecraların bu kötülükleri işleyenlere ortam hazırladığına değinilen hutbede, İslam dinine göre sihir ve büyünün büyük günah olduğu vurgulanırken şu sözler kullanıldı:
Sihir ve büyü yapmak ve yaptırmak, kul hakkı ihlalidir, zulümdür. Tevhid inancımızla ve tevekkül anlayışımızla bağdaşmayan çirkin bir tutum ve davranıştır.
Bu günahı işleyenler, tövbe etmedikçe ve haklarına girdikleri kişilerle helalleşmedikçe Allah’ın gazabından asla kurtulamazlar.
CEMAAT CİNLER HAKKINDA BİLGİLENDİRİLDİ
Hutbede, cinlerin de insanlar gibi Allah’ın kulları olduğu belirtilerek cinlerin, Allah’a iman edenlerinin de etmeyenlerinin de bulunduğu ifade edildi.
Cinlerin de insanlar gibi gaybı bilemedikleri bildirilen hutbede, Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremeyecekleri belirtildi.
“FAL ŞEYTAN İŞİDİR”
Hutbede, Hûd Sûresi 123. ayetin “Göklerin ve yerin gaybı yalnızca Allah’a ait” meali okunarak şu ifadelere yer verildi:
Bu sebepledir ki, cinlerle irtibat kurup gelecekten bilgi aldıklarını iddia edenler düpedüz yalancıdır. Bu hususta Müslüman’a düşen, insanların şerrinden Allah’a sığındığı gibi cinlerin şerrinden de Allah’a sığınmak, ibadete ve duaya devam etmektir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) tavsiyesine uyarak Felak ve Nas surelerini bolca okumaktır.
Ayrıca kahve, çay, tuz ve bakla gibi nimetlerle bakılan fal çeşitlerinin tamamı ayette buyurulduğu üzere ‘Şeytan işi bir pisliktir.’ Kartlara, burçlara, el veya yüze bakarak geleceğe ait tahminler yürütmek haramdır, günahtır.
Bu kötülükleri televizyon, gazete ve sosyal medya gibi yerlerde paylaşmak ise hesabı ağır bir vebaldir.
Allah Resulü’nün bu konudaki uyarısı gayet açıktır, ‘Kim, Allah’ın indirdiklerini kabul etmeyip bir kahine, medyuma gider ve onun sözlerini tasdik ederse Hz. Muhammed’e indirileni inkar etmiş olur.’
“KUR’AN OKUNMAK İÇİN GÖNDERİLDİ”
Cenab-ı Hakk’ın “Biz, Kur’an’ı müminlere şifa ve rahmet olması için indirdik.” şeklindeki sözünün hatırlatıldığı hutbede, Kur’an-ı Kerim’in okunmak, anlaşılmak ve yaşanmak için gönderildiği, ferdi ve içtimai sıkıntıların çaresinin onda olduğu vurgulandı.
Hutbede, bununla birlikte hastalıkların şifasına yönelik tıbbi tedavi yollarına başvurmakla beraber Kur’an okumak ve Hz. Muhammed’in dualarıyla Allah’a niyazda bulunmanın, bedene sıhhat, ruha sekinet vereceği bildirildi.
“FALCILAR, BÜYÜCÜLER HOCA DEĞİLDİR”
“Ancak Kur’an ayetlerini veya duaları bir kağıda yazarak veya üfleyerek kazanç elde etmenin dinimizde asla yeri yoktur.” ifadesine yer verilen hutbede, şu ifadeler yer aldı:
Sihir ve büyü yapanlar sihirbazdır, büyücüdür. Cinlerle uğraşanlar cincidir. Fal bakanlar falcıdır. Menfaat elde etmek için muska yazanlar muskacıdır. Üfleyerek insanları iyileştirdiğini iddia edenler üfürükçüdür.
Bunların hiçbiri ‘hoca’ değildir. Bu kişileri Sevgili Peygamberimizin varisi olan hocalarımızla bir tutmak, bu haram fiillerin meşrulaşmasına ve yayılmasına sebebiyet vermektedir.
Bütün bu batıl inanç ve hurafeler, sağlam bir tevhid inancının ve sağlıklı bir din anlayışının oluşmadığı ortamlarda zemin bulmaktadır. Bu da bizlere sahih ve doğru dini bilginin ne kadar zaruri, Kur’an ve sünnete dayalı din eğitiminin ne kadar vazgeçilmez, din istismarının ise ne kadar tehlikeli olduğunu açıkça göstermektedir.
“HURAFECİLERE İNANMAYIN”
Dinin değerlerini ve insanların duygularını istismar edenlere karşı uyanık olunması çağrısının yapıldığı hutbede, şunlar kaydedildi:
Kendi dertlerine deva, hastalıklarına şifa olamayan hurafecilere asla aldanmayalım. Peygamber Efendimizin saç veya sakalının yıkandığı suyu dağıtacağını ilan ederek sohbetlere çağıran bidatçılara asla itibar etmeyelim.
Şifa, başarı, rızık ve kısmet hususunda üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirip sonra Rabbimize tevekkül edelim. Unutmayalım ki, Allah’ın izni olmadan hiçbir kimse ve hiçbir yöntem kişiye ne fayda sağlayabilir ne de zarar verebilir.
Takdir, sadece ama sadece Allah’a aittir. Sözümüzün sonu Rabbimizin şu ayeti olsun, ‘Kim Allah’a dayanıp güvenirse Allah ona yeter.
Kaynak: www.ensonhaber.com