Pixar’ın animasyon filmlerinin nasıl kalbimizin derinliklerine bu denli dokunabildiğini hiç düşündünüz mü? Aslında bu durum pek tesadüf sayılmaz. Bu içerikte, Pixar’ın bu başarısının arkasındaki hikâye anlatma tekniklerini anlatıyoruz.
Bir animasyon filmi izlerken yaşadığınız çeşitli duyguları düşünün.
Aslında basit bir çizgi film olsa da animasyon filmleri çoğu zaman çeşitli şekillerde kalplerimize dokunmayı başarıyor.
Pixar’ın insan ruhuna derinlemesine işleyen hikâyeler anlatmada usta olmasının ardındaysa bazı teknikleri kullanması yatıyor.
Pixar filmlerinin en güçlü yanlarından biri, herkesin kolayca bağ kurabileceği evrensel temalar üzerine kurulu olması.
Aşk, kayıp, dostluk, aile ve büyüme gibi herkesin anlayabileceği ve bağ kurabileceği kişisel hikâyeler anlatması Pixar’ın dünya çapında neredeyse izleyen herkesin ruhunun derinliklerine dokunabilmesini sağlıyor.
Pixar bu temaları yüzeysel bir şekilde işlemiyor aksine karakterlerin bireysel yolculuklarıyla bu temaları iç içe geçirerek seyircileri derinden etkilemeyi başarıyor.
Örneğin, Up (Yukarı Bak) filmi, genel perspektifte Carl Fredricksen’in maceralarını anlatırken, aslında kayıp ve aşk gibi temaların da işlenişiyle seyircide derin bir etki bırakmayı başaran bir film olarak karşımıza çıkıyor.
Pixar filmlerindeki karakterlerin gelişimi ve duygusal yolculukları da oldukça önemli.
Pixar’ın en güçlü yanlarından biriyse karakter yaratımında kusursuz bir iş çıkarması.
Karakterlerin sadece başlarına gelen olayları değil, aynı zamanda onların duygusal olarak yaşadıkları gelişimi de büyük bir özenle ilmek ilmek işliyor Pixar.
Pixar filmlerinde her karakterin film boyunca yaşadığı içsel yolculuk seyirciyi âdeta karakterle bağ kurmaya iter.
Örneğin Inside Out (Ters Yüz) filminde Joy karakterinin mutluluğun her zaman tek başına yeterli olmadığı ve diğer duyguların da önemli olduğunu keşfetme süreci işlenerek izleyicilere hem karakterin gelişimi hem de önemli mesajlar aktarılır.
Pixar’ın senaryolarını yazarken kullandığı bir diğer etkili teknik ise basit ama güçlü bir hikâye yapısı kullanması.
Pixar’ın kullandığı hikâye formülü şu şekilde tanımlanıyor; “Bir varmış bir yokmuş… Her gün… Bir gün… Bunun sonucunda… Ve en sonunda…”.
Mesela Kayıp Balık Nemo filminde de bu yapının rahatça görüldüğü söylenebilir.
Marlin’in oğlu Nemo’yu bulmak için çıktığı yolculuk basitçe ele alınan ancak sevgi, cesaret ve güven gibi temalarla bezenmiş derin bir hikâye olarak karşımıza çıkıyor.
Bu basit yapı ile Pixar, hem hikâyelerin akılda kalıcılığını hem de duygusal etkisini arttırmayı başarıyor.
Komedi ve dramı harmanlamasıysa bir diğer önemli teknik.
Pixar, komedi ve dramı ustalıkla harmanlayarak filmlerini hem eğlenceli hem de dokunaklı hâle getirmeyi de başarıyor.
Pixar, bu dengeyi sağlayarak aslında çocuklara yönelik bir film gibi görünen animasyonlarının yetişkinlerin de keyifle izleyebileceği bir filme dönüştürüyor.
Son olarak, Pixar samimi ve gerçekçi bir hikâye sunarak karakterlerini insani kılıyor ve izleyiciyi karakterlerle empati kurmaya itiyor.
Yani Pixar’ın başarısı kesinlikle tesadüf değil. Evrensel temalar, derin karakter gelişimi, basit ama etkili hikâye yapıları ve de samimi anlatım tarzıyla Pixar, her yaş grubundan izleyiciye hitap ederek onların kalbine dokunmayı başarıyor.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
İLGİLİ HABER
Inside Out 2 (Ters Yüz) Filminin Gişe Rekoru Kırmasının Altında Yatan Pixar’ın Gizli Pazarlama Stratejisi (Devam Filmlerinde Bunu Kullanıyorlar)
İLGİLİ HABER
Steve Jobs, Ünlü Animasyon Şirketi Pixar’ı İflasın Eşiğinden Nasıl Kurtarmıştı?
İLGİLİ HABER
Pixar Animasyonları Hakkında “Yok Artık!” Dedirten Teori: Küçük Boo’ya Aslında Ne Oldu?
Kaynak: www.webtekno.com