Evden uzakta bir üniversite öğrencisiyken yemekhane yemeklerini yediğimizde ya da en pahalı restoranda sunumuyla başımızı döndüren o yemeği tadarken ne zaman, nerede, kaç yaşında olursak olalım aklımız daima annemizin eşsiz yemeklerindedir. Peki bu yemekleri eşsiz yapan şey aslında ne?
Annelerimizin yaptığı yemekler, kattıkları sevgiyle, bir yığın özenle ya da koruma içgüdüsüyle yapıldığından mı yoksa yemek masasında biriktirdiğimiz anılardan mı bu kadar özeldir tartışılır.
“Bir sebebe ihtiyacım yok, annemin yapmış olması o yemeğin güzel olması için yeterli” diyenlerdenseniz okumaya devam edin çünkü bu yemeklerin, bizler için daima en güzel oluşunun altında yatan birkaç neden var.
Damak tadımız, daha annemizin karnındayken şekillenmeye başlar.
Hamilelik sürecinde annenin tükettiği yiyecekler, çocuklarının o şeyi sevip sevmemesiyle genellikle doğru orantılı. Gebeliği sırasında bolca acı tüketen annenin, acı seven bir çocuğunun olma ihtimali oldukça yüksek. Bu sebeple, çok küçük çocukların bile rahatlıkla acı yediği gözlemlenebilir.
Bir diğer yandan, hamileliği esnasında sarımsak tüketen bir annenin çocuğu, emzirme sırasında da o tadı kolaylıkla tanıyıp ayırt edebilir. Aslında evrimsel gerekçe yeterince bariz: Annem onu yerse, güvenlidir.
Araştırmacılara göre, “sevgiyle yapıldığı” hissedilen yiyecekler daha lezzetli.
Bir gıda psikoloğu olan Christy Fergusson, lezzete ilişkin duygusal bağın; yemeklere harcanan zaman, sevgiyle yapma, özen gösterme miktarlarıyla paralel bir şekilde artıp azalabileceğini öne sürer. Bu ölçütler uygulandığında ise insanların, yediği yemeklerden alacağı haz artar.
Bulgular, insanların %58’inin sevgiyle hazırlanan yemekleri daha çok beğendiğini ortaya koydu.
Fergusson, büyük bir şevkle hazırlanan yemeklerin daha lezzetli olduğunu kanıtlamak ve insanların o yemeği yaparkenki niyetinin, yiyenlerin keyif alma algısını nasıl değiştirdiğini göstermek için bir çalışma gerçekleştirdi.
Bu çalışmada iki grup, tamamen aynı yemekleri yedi. İlk gruba, yemeğin ailelerinin tarifleri kullanılarak büyük bir sevgiyle yapıldığı ifade edilirken, ikinci gruba böyle bir ayrıntı verilmedi.
Ayrıca ilk grup, yemeğini şık dekore edilmiş bir mekanda yerken, ikinci gruba hoş karşılanmış hissi vermek için çok az çabanın gösterildiği, sade bir dekor içinde yemekleri sunuldu.
Sonuç olarak ilk grup, yemeklerinin daha lezzetli olduğunu ifade etti.
El lezzetinde, elimizde yaşayan faydalı bakterilerin etkisi var.
El lezzetini, elde yaşayan bakterilerin etkileyip etkilemediğini merak eden biyoloji profesörü Rob Dunn, bir çalışma gerçekleştirdi. Profesör ve ekibi, dünyanın 15 farklı yerine un göndererek, ekmek ustalarına ekşi mayalarını bu gönderdiği unlarla beslemesini istedi.
Aynı zamanda çeşitli ekşi maya örnekleri toplayarak bunları karşılaştırdılar. Ardından ustaların hem ellerinden hem de ekşi mayalarından bakteriyolojik örnekler alan ekip araştırmalara başladı.
Ustaların ellerinden alınan bakteri örnekleriyle, mayalarının içindeki bakteriler uyuşuyordu.
Bu 15 ustadan mayalarıyla ekmek yapmalarını isteyen Dunn, tadım sırasında 15 farklı lezzette ekmeğin ortaya çıktığını ifade etti. Ellerde bulunan bakteri yoğunluğu kişiden kişiye değişmekte fakat ortaya çıkan sonuç bakterilerin el lezzetini etkilediği yönünde.
İLGİLİ HABER
Buğdayı Öğüterek Ekmek Yapma Fikri On Binlerce Yıl Önce İlk Kimin Aklına Gelmiş Olabilir?
Kaynak: www.webtekno.com